Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

bş-in acısı içine

  • 1 evlât acısı gibi içine çökmek

    испы́тывать си́льные пережива́ния по слу́чаю поте́ри (кого-чего-л.)

    Türkçe-rusça sözlük > evlât acısı gibi içine çökmek

  • 2 acı

    го́речь (ж) го́рький
    * * *
    1.
    1) го́речь, что-л. го́рькое ( на вкус)

    acıyı sever — он лю́бит о́строе ( о еде)

    şeker ye, ağzının acısını alır — возьми́ са́хар, он уничто́жит го́речь во рту

    2) перен. о́страя [физи́ческая] боль

    diş acısı — зубна́я боль

    yanık acısı — нестерпи́мая боль от ожо́га

    3) перен. го́речь, огорче́ние, душе́вная боль, страда́ние

    acı görmüş — хлебну́вший го́ря

    acısı içine / yüreğine işlemek / çökmek — си́льно пережива́ть, терпе́ть му́ки

    acı çekmek / duymak — а) горева́ть, сокруша́ться; б) испы́тывать невыноси́мую физи́ческую боль

    acı gelmek — доставля́ть тяжёлые пережива́ния; огорча́ть

    acısını bağrına basmak — таи́ть своё го́ре [в себе́]

    acısını çekmek — поплати́ться за соде́янное

    2.
    1) го́рький

    acı biber — го́рький пе́рец

    2) перен. го́рький, го́рестный; печа́льный

    acı gerçek — го́рькая пра́вда

    acı haber — печа́льная весть

    acı hatıra — го́рькие / печа́льные воспомина́ния

    acı feryat — пронзи́тельный крик

    acı ses — ре́зкий звук

    acı soğuk — стра́шный хо́лод

    acı yeşil — ядови́то-зелёный

    ••
    - acısını çıkarmak
    - acısına dayanamamak
    - acısını görmek
    - acı patlıcan
    - acı söylemek

    Türkçe-rusça sözlük > acı

  • 3 acı

    acı1 adj allg bitter, scharf; fig schmerzlich; Geschrei laut; Stimme scharf, durchdringend; Farbe grell, schreiend; Nachricht traurig;
    acı acı heftig, durchdringend; bitter;
    acı kuvvet rohe Gewalt f
    acı2 subst (tat) Bitterkeit, Schärfe f; (ağrı) Schmerz m; Leid n; Trauer f;
    acı çeken leidend;
    acı çekmek leiden, Schmerzen haben;
    b-ne acı gelmek jemandem bitter sein/werden;
    -in acısını çekmek büßen müssen A;
    bş-in acısını (b-nden) çıkarmak sich für etwas (an jemandem) schadlos halten;
    bş-in acısı içine (oder yüreğine) çökmek sich etwas sehr zu Herzen nehmen

    Türkçe-Almanca sözlük > acı

  • 4 acı

    "1. pain, ache. 2. bitterness, sharpness. 3. grief, sorrow (at someone´s death): Allah bu acıyı unutturmasın! May God spare you more grief! 4. mental pain, anguish, suffering, sorrow. -sını almak /ın/ 1. to take the hot, bitter, or biting taste out of (a food). 2. to stop the pain in (a wound or hurt). 3. to assuage, soothe (a sorrow). -sını bağrına basmak/içine gömmek to hide one´s distress or sorrow. - çekmek/duymak to suffer (physically or mentally). -sını çekmek /ın/ to pay the penalty of, pay for, suffer for. -sını çıkarmak /ın/ 1. to take away the hot, bitter, or biting taste of (a food). 2. to make up for, compensate for. 3. to make (someone) suffer for, make (someone) pay for (a wrong). -sı çıkmak /ın/ to suffer the consequences of, suffer for, pay for (an action) (at a given time): Bunun acısı er geç çıkar. Sooner or later you´ll have to suffer for this. - dil harsh words, biting words; reproach. - gelmek /a/ to hurt, distress. -sını görmek /ın/ to suffer the death of (someone one loves). -sı içine/yüreğine çökmek/işlemek /ın/ 1. to feel acutely the (mental) pain of (something). 2. to be tormented by (a possibility). - katmak/koymak /a/ to add a peppery seasoning to (a food). -sı tepesine çıkmak to suffer acutely (physically or mentally). - yitimi analgesia. "

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > acı

  • 5 evlât

    озвонч. -dı
    1) дитя́

    onun iki evlâdı var — у него́ дво́е дете́й

    üvey evlât — неродно́й ребёнок

    evlât öz — родно́е дитя́

    2) пото́мок; о́тпрыск разг.

    asker evlâdı — он из вое́нной дина́стии

    3) де́тка, де́точка ( обращение старших)
    ••
    - evlât edinmek

    Türkçe-rusça sözlük > evlât

  • 6 rankle

    v. içine dert olmak, acısı geçmemek, için için yanmak, irin toplamak

    English-Turkish dictionary > rankle

  • 7 rankle

    v. içine dert olmak, acısı geçmemek, için için yanmak, irin toplamak

    English-Turkish dictionary > rankle

  • 8 can

    "1. soul. 2. life. 3. person, individual. 4. energy, zeal, vigor; vitality, strength. 5. dervish orders brother, friend; disciple. 6. dear, lovable. -ım 1. darling, honey, my dear. 2. my dear fellow; my dear lady (often used in reproach or objection). 3. precious, lovely. -ı acımak to feel pain. -ına acımamak to live without thinking of one´s own comfort. - acısı acute pain. -ını acıtmak /ın/ to cause (someone) acute pain. -ı ağzına gelmek to be frightened to death. - alacak nokta/yer the crucial point. - alıp can vermek to be in agony; to be in great distress. -ını almak /ın/ to kill. - arkadaşı close companion, intimate friend. - atmak /a/ to desire strongly, want badly. -ını bağışlamak /ın/ to spare (someone´s) life. - baş üstüne! I´ll do it gladly!/Gladly! -la başla çalışmak to put one´s heart into a job, work with determination and enthusiasm. - benim canım, çıksın elin canı. colloq. I´ll look out for number one. - beslemek to feed oneself well. -ından bezmek/bıkmak/usanmak to be tired of living. - boğazdan gelir/geçer. proverb One cannot live without food. - borcunu ödemek to die. -ı burnuna gelmek 1. to be overwhelmed with trouble. 2. to be fed up. -ı burnunda olmak to be worn out, be exhausted. - cana, baş başa everyone for himself. -a can katmak to delight greatly, increase one´s pleasure. -ı cehenneme! To hell with him! -ını cehenneme göndermek /ın/ colloq. to kill. -ım ciğerim my darling. - çabası the struggle to support oneself. -ı çekilmek to feel exhausted. - çekişmek to be dying in agony. -ı/gönlü çekmek /ı/ to long (for). -ını çıkarmak /ın/ 1. to wear out, tire. 2. to wear (something) out. -ı çıkasıca/çıksın! May the devil take him! -ı çıkmak 1. to die. 2. to get very tired. 3. to get worn out. - çıkmayınca/çıkmadıkça/çıkar huy çıkmaz. proverb People never change. - damarı vital point, most sensitive spot. - damarına basmak /ın/ to touch on the most sensitive spot of (someone, something). -ını (bir yere) dar atmak just barely to make it to (a safe place). - dayanmamak /a/ to be intolerable. -ına değmek /ın/ 1. to please greatly. 2. to cause joy to the spirit (of a deceased person). - derdine düşmek to struggle for one´s life. “-ım” dese “canın çıksın” diyor sanmak to hear “darling” and understand “damn you.” - direği sound post (of a violin). -ını dişine takmak to make a great effort, put one´s back into it, go all out, give it one´s all. - dostu dear friend. -ına düşkün (one) who takes good care of himself. - düşmanı mortal enemy. - evi 1. the upper part of the belly. 2. heart. 3. the vital spot. - evinden vurmak /ı/ to attack (a person) where he is most sensitive and vulnerable. -ına ezan okumak /ın/ slang to kill, destroy. - feda! Wonderful!/Superb! -dan geçmek to give up the ghost. -ına geçmek/ işlemek/kâr etmek /ın/ to touch (someone) to the quick. - gelmek /a/ to be refreshed, revive. -ı gelip gitmek to have fainting spells. -ı gitmek to worry about the safety and well-being of someone or something. - halatı naut. life line. - havliyle in a desperate attempt to save one´s life. -ımın içi my darling. -ının içine sokacağı gelmek /ı/ to feel a strong wave of love (for). -ı ile oynamak to do dangerous things. -ı istemek /ı/ to desire. -ın isterse. If you like./I don´t care. - kalmamak /da/ to have all the life drained out (of). -a kasıt law intent to murder. -ına kastetmek /ın/ to plot against (someone´s) life. - kaygısına düşmek to fight for one´s life. -ına kıymak 1. /ın/ to kill without pity. 2. to commit suicide. 3. to wear oneself out. - korkusu fear of death. - kulağı ile dinlemek to be all ears; /ı/ to listen intently (to). - kurban! colloq. How wonderful! -ını kurtarmak 1. to save one´s life. 2. /ın/ to save (someone´s) life. - kurtaran yok mu! Help!/Save me! -ına/-ıma minnet! colloq. What more could one want!/So much the better! -ına okumak /ın/ 1. to harass. 2. to destroy, ruin. - pahasına at the risk of one´s life, a

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > can

См. также в других словарях:

  • acısı içine (veya yüreğine) çökmek (veya işlemek) — 1) bir şeyin acısını derinden duymak 2) kötü bir şey olacağını düşünerek önceden üzülmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • görüş açısı — is. 1) Bir şeyi görebilme alanı Ondan evvel görüş açısı içine yandan giren bu uzun gölge bulanık bir karaltıdan ibaretti. P. Safa 2) Bakış açısı Demek gerçekler, görüş açısına, çevrenin etki ve baskısına göre bambaşka biçimlere ve renklere… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • can — is., Far. cān 1) İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık 2) Yaşama, hayat Bir kedi yavrusunu kurtarmak için ipe sarılıp kuyuya iner, canımı tehlikeye koyardım. R. N. Güntekin 3) Güç, dirilik Her şeyde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kurşun gibi — çok ağır Gurbet acısı kurşun gibi içine çökmüştü şimdi. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»